top of page

Kızılçukur Seyir Tepesi Yürüyüş Yolu

Değerli yoldaşlar kalabalık yönetmek çok zordur hele ki ekip farklı yaş ve kafa yapısında ise vay halinize. Bu yüzden otobüslü turlarla gidemeyeceğimiz fakat görmekten mutluluk duyacağımız yerleri küçük ekiple daha zevkli gezeceğimizi düşünmekteyim. Gün batımı ve yürüyüşü bir arada gerçekleştirebileceğimiz  bir güzergah belirledim. Fakat gün batımı sonrasında karanlığa kalmamız sizin için sorun olur mu bilmek isterim. Dönüşümüz yokuş aşağı olacağı için hızlı döneceğimizi umut ediyorum. Standartların dışında macera arıyorsanız güzel bir  parkur. (karanlık tüneller, dik merdivenler, akşam bilmediğin bir patikadan gitme)

Göreme'den (otelden) aracımızla Çavuşin'e doğru 2 Km sonra Güllüdere Vadisine geliyoruz. Normalde otelden yürüyerek gelmeyi düşünmüştüm fakat dönüşümüz karanlığa kalacağı ve yolların patika olmasından dolayı en azından aracımızı buraya bırakabiliriz. Güllüdere Vadisi, mevsime ve hava koşullarına göre değişen, gün ışığıyla kırmızı gül rengine dönüşen kayalarından almış adını. doğu-batı yönünde uzanan vadi parkuru, Güllüdere II, Gülllüdere I, Kızılçukur Vadisi ve Meskendir olarak devam edip Göreme’de sonlanıyor. Biz Güllüdere I üzerinden toplamda 2 km tırmanarak 160 metre irtifa kazanacağız. Dönüşümüz ise tercihinize göre Kızılçukur üzerinden yapabiliriz. Bitmek bilmeyen inzivalarıyla ünlü keşişler burada yaşamış ve yürüyüş esnasında bol bol bu keşiş hücreleriyle karşılaşacağız. Vadiye girdikten sonra yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle Yovakim – Anna Kilisesi’ne ulaşacağız.

Yovakim ve Anna Hz. Meryem’in anne babası, kilise de ismini Hz. Meryem’in ailesinden almış. Kilisenin en önemli özelliği çok ender rastlanan bir frekse sahip olması ki, gösterilen sahneler sadece burada ve Kıbrıs’ta başka bir kilisede resmedilmiş.  Tarihçiler tarafından çok önemsenen bu frekste Hz. Meryem nurlar içinde, başınla hareyle gösterilmekte ve kucağında bebek İsa’yı tutmakta. Freksler ikonoklast dönemden önce yapılmış olmasına rağmen günümüze kadar gelebilmiş nadir eserlerden.

Bir kompleks olarak düzenlenmiş kilisenin her iki tarafında küçük şapellerin olması buranın manastır olabileceğini de düşündürüyor. Soldaki şapelin ise mezar olarak yapıldığı tahmin ediliyor.

Kilisenin günümüze kadar gelen çok hüzünlü bir de hikayesi var. Bu hikayeye göre Azize Anna ve Aziz Yovakim’in çok istemelerine rağmen bir türlü çocukları olmamış. Yaşadıkları dönemde çocuk sahibi olamamak bir utanç kaynağı olduğundan, insanlar onları aşağılamış ve hırpalamışlar. Ama onlar tüm üzüntülerine rağmen Allah’a inanmaya ve geç yaşlarına kadar yürekten dua etmeye devam etmişler.

Aziz Yovakim kutsal sayılan bir günde Allah’a kurban adamak için Kudüs’e gittiğinde, din adamı Ruben ona kısır bir adamın buna hakkı olmadığını söylemiş. Büyük bir eleme kapılarak günahkar bir kul olduğuna inanan Aziz Yovakim, eve dönmeyerek bir köşede inzivaya çekilmiş. Azize Anna durumu öğrenince gecelerce ağlayarak Allah’a onu bu utançtan kurtaracak bir çocuk vermesini dilemiş. Derin inzivasında Aziz Yovakim’de gözyaşları içinde aynı duayı ediyormuş. Sonunda acıyla yapılan dualar kabul olmuş ve bir melek, gelmiş geçmiş tüm kadınlardan daha mübarek bir kız evlat müjdelemiş onlara. Ve demiş ki, ‘bu evlat kendini sadece rabbine adayacak, bakire kalacak ve bir gün insanlığın kurtarıcısını doğuracak.’

Melekten gelen müjdeyle Kudüs’teki Altın Kapı’da buluşan Yovakim ve Anna’nın beklenen kızları Meryem doğmuş sonra. Meryem kendini Allah’a adadığı tapınağa gittikten bir süre sonra yaşlı çift hayata gözlerini yummuş. Çocuk sahibi olamayan inançlı çiftlerin dualarında ise hep yaşamış Yovakim ve Anna. Tıpkı bu kilisenin adında yaşadığı gibi…

Bu kiliseden sonra yine çok yürümeden Direkli Kilise’yi göreceğiz. 

Yovakim-Anna Kilisesi’nden 5 dakika sonra ulaşabileceğiniz Sütunlu (Direkli) Kilise, Ortahisar’ın 3 km kuzeyinde Güllüdere Vadisi’nin en sonunda yer alıyor. Girişinde bir güvercinlik bulunan, bu yüzden kayaların arasından zor görünen bu kilisenin sütunları ve kemerleri oldukça muntazam oyulmuş. Görülmeye değer bu kilise 4 sütun üzerine oturtulmuş olup 11. Yüzyıla tarihlendiriliyor.

Güneşin batmasına saatler kala bile burada hazırlıklarını yapıp bekleyen binlerce turist oluyor. Özellikle de yanımıza bir şarap alıp gidersek bizden şanslısı yok.Tepede ugun bir yerde oturup gün batımını gördükten hemen sonra dönüş yoluna koyuluyoruz. geldiğimiz yoldan dönebileceğimiz gibi paralelinde ve daha kısa olan Kızıl vadi üzerinden dönebiliriz. (Bu yolda tünel ve tünelin sonunda demir merdivenler var.)

Öncelikle Üzümlü Kilisesi’nin freskleri ikona kırıcı zamanının öncesinde yapılmış olup şimdiki hayatımızda da karşımıza çıkıyor ve bu özelliği ile oldukça ilgi çekiyor. Fresklerin yapımını sağlayan Aziz Nichitas’ın hücresi ise hemen kilisenin üst katında yer alıyor. Devamında birkaç tünelden geçerek ilerleyeceğiz. Burada bulunan tünellerin en uzunu 37 metre. Ama yine de elimize bir el feneri almakta fayda var. Tüneller düz yoldan oluşmuyor ve buna karşılık dik bir inişle son buluyor. Eğer ters şekilde merdiveni kullanarak inersek daha güvenli bir çıkış yakalayabiliriz. Youtube videomu izleyin belki kafanızda canlandırmak için yardımcı olur.

bottom of page